Bölüm IV : Tuareklerin Efsanesi
El Morada, altı gün altı gece gemi yolculuğu ve bir gün, bir gece at sürümü mesafede, Karus diye adlandırılan geniş çölleri, yüksek dağları ve sayısız mağaraları ile tanınan bölgenin kuzeyindeki yüz kişiden biraz daha fazla sivilin yaşadığı küçük Breth köyünde bir kısım çocukların kaos döneminde köyde konaklayan klanlardan ve askerlerden yakalandıkları hastalıktan dolayı vücutlarının çeşitli yerlerinde oluşan bozukluklar nerede ise bütün vücutlarını kaplamıştı. Köyün doktorları ve şifacıları bu hastalığa çare bulamıyorlardı ve gençlerde de bu hastalık görünmeye başlamıştı.
Hastalığın bulaştığı yerlerde deri sertleşiyor, yeşile yakın renge dönüşüyordu. Dişlerin ve kemiklerin yapısını da bozuyordu. Ağır hasta çocuklar, diğer çocuklar korkmasın diye evlerin mahzenlerinde, etraftaki mağaralarda tutuluyordu.
Hastalığı durduramayan köyün ileri gelen klan başkanı, El Morad’a giderek Konsülden yardım istemeye karar verdi. Köylüler bu haberi sevinçle karşıladılar ve çocuklarını kurtarması için Logos’a daha fazla adak adadılar.
Klan lideri konsül üyelerine konuyu açıkladığında, yaşlı bir konsül üyesi söze girerek ülkenin birçok yerinde bu hastalığın göründüğünü ancak henüz hekimlerin çare bulamadığını söyledi. Klan liderine köyüne dönmesini ve iyi haberi beklemesini tavsiye etti.
Paul yaşlı lord sarayına geldiği zaman onu karşılamak için acele etmedi. İç barış sağlandıktan sonra bir çok konu ile uğraşmıştı ve aradan geçen 2 yıl içerisinde artık o çevik ve kararlı Kral rehavete kapılmıştı. Bir çok konuyu danışmanlarına havale ediyordu. Gençliğin verdiği enerjiyi partiler, eğlenceler düzenleyip sabahlara kadar eğlenerek harcıyordu. Bir gece öncesinde de böyle bir davet sabaha kadar sürmüştü ve uykusundan uyandırıldığı çok önemli konuyu kendisine getirdikleri için de kızgındı.
Yaşlı konsül üyesi kendisini nerede ise azarlayan kralın tavrından mutsuz bir şekilde kaos döneminde baş gösteren fakat tedavi edilemediği için çoğalan hastalığı anlattı.
İnsanlık nesli bir kez daha tehdit altındaydı ancak bu tehdit silahların, zırhların yenemeyeceği türdendi.
Paul ülkesindeki insanların hastalığa yakalandıklarını iç savaş zamanında da duymuştu ancak bu konuda hiçbir şey yapmamıştı. Danışmanları birçok defa bunu dile getirmeye çalışmışlardı fakat o bunu basit bir hastalık diye düşünüyor ve hekimler çare bulur diyordu. Oysa şimdi duyduklarından korkmuştu. Ya bende hastalanırsam halkın arasına nasıl çıkarım. Nasıl davetler düzenlerim diye düşünmeye başlamıştı.
Kralın çağrısı üzerine danışmanlar toplandı ve fikir yürütmeye başladılar. Ülkenin dört bir yanındaki hekimleri ve rahipleri topla***** bu hastalığa şifa bulunması için çalışmalarına karar verdiler.
Kralın sarayına bundan sonra hiç kimsenin giremeyeceğini, saraya girmesi gerekenlerin önce kontrolden geçirileceğini hastalık belirtisi taşıyanların derhal kovulacağını duyurdular.
Böylece aradan 4 yıl daha geçti.
Logos için yaptırılan yeni tapınaklar, hastalığa yakalananların adakları ile dolup taşıyordu. Hekimler ve Rahipler hiçbir başarı sağlayamamıştı. Kral artık sarayından hiç çıkmıyordu.
El Morad surlarının içerisinde hastalık her geçen gün artıyordu. Konsülün kararı ile hangi sebepten olursa olsun ölenler surların bitişiğinde yaptırılan büyük odun fırınlarına atılarak yakılıyordu.
Logos evlatlarına gelen bu bela nedeni ile kendisine yakaran binlerce rahibin çağrısını duyuyor ancak kendisinin de durduramadığı bu lanetli hastalık karşısında sessizce izlemekle yetiniyordu.
Ey Logos duy bizi.
Evlatlarını terk etme
Unutulmuşun lanetinden kurtar
Sen bizimlesin biz seninle
Hastalığa yakalananlara, sağlıklı olanlar tarafından yapılan saldırılar o kadar çoğalmıştı ki, hasta diye işaret edilen her insan diğerleri tarafından dövülüyor, işkence ediliyor, evlerinden, yuvalarından atılıyorlardı. Bu yüzden hastalığa yakalananlar yer altındaki büyük kanalizasyon kanallarına kaçıyor diğerlerinden kurtulmaya çalışıyorlardı.
Kargaşa artınca konsülün lord’ları bir araya gelerek karar aldılar. El Moradın içerisinde ve yakın köylerinde bu belaya yakalananlar, Karus bölgesine sürgün edildiler. Bölgenin arazisi çok büyüktü ve El Morad bölgesinden ayıran büyük Carnac denizi nedeni ile geriye dönmeleri çok zordu.
İnsanlık içerisinde bölünmenin başlangıcı.
Zorla evlerinden köylerinden ailelerinden koparılarak yollara sürülen yedi binden fazla genç ve çocuk, klan savaşçıları ve şövalyelerin alt tabaka askerleri gözetiminde 2 hafta yürütüldü. Hastalıktan ölen olmadı ancak zorlu yürüyüşe dayanamayan bir çoğu öldü.
Ey Logos duy bizi.
Evlatlarını terk etme
Unutulmuşun lanetinden kurtar
Sen bizimlesin biz seninle
Karus bölgesine ulaştıklarında geriye üç yüzden azı sağ kalmıştı. Bu kıyım katiller ve haydutların hüküm sürdüğü kaos döneminde bile yaşanmamıştı.
Yıllardır bekledikleri “iyi haber” yerine, hastalığa yakalanmış ve çoğu ölmek üzere olan gençleri sevgi ile kabul eden Breth köyü sakinleri hastalığa yakalananların sadece dış görünüş formlarının değiştiğini biliyorlardı.
Başlangıçta mahzenlerde, mağaralarda gözlerden uzak tuttukları çocuklar evlerine döneli çok olmuştu. İnsan formundan hiçbir değişiklik kaybetmemiş yaşlılar ile, görünüşü değişmiş çocukları ve onların çocukları bir arada huzur ile değirmenlerine ekinlerini ****ürüyor, hayvanlarını otlatıyor, su başlarında keyifli sohbetler ediyorlardı.
Yeni gelen bu zavallı sürülmüşleri de aralarına aldılar. Hepimizi Logos yarattı diyordu köyün en bilgesi. Lanete uğratılmışları da.
Hastalığın iyileştirilmesi için yıllardır uğraşan hekimler ve şifacılar birçok ilaç geliştirmişti. Bunlar lanetli hastalığı yok etmemişti ancak hastaları güçlendirmiş, geliştirmişti. Bu güçlü nesil için tarlaları ekmek ve biçmek, yetiştirdikleri hayvanları idare etmek çok kolay oluyordu.
Zaman içerisinde birbirleri ile evlenen hastalığa uğramış gençlerin çocukları sokaklarda dolaşmaya başladığında Breth artık büyük bir kasabaydı.
Bu yeni nesil ırk anne ve babalarından daha güçlüydü. Aralarından bir kısmı, hayvancılık veya çiftçilik yapmak istemediklerinden, geniş Karus topraklarında avlanmaya, Patos’un meydana getirdiği yaratıkların soylarından kalanları avlamaya başladılar.
Karuslular bu savaşçı ırka Tuarekler demeye başladı.
Dövüşmekte çok büyük maharetler ve tecrübeler kazandılar. Büyüklerinin geleneklerinden gelme alışkanlıkla, küçük savaşçı grupları bir araya gelerek Klanlar oluşturdular. Sayıca küçük klanlar gözcülük yaparken, büyük klanlar birleşerek yaratıklara saldırıyor ve her defasında başarılı oluyorlardı.
Böylece Brethin dışında da yaratıkların saldırısından korkmadan yaşanabilecek bölgeler oluştu. Buralara aileler yerleşti Bellua ve Linate. Bu iki kasabanın arasında da Tuarek’lerin mola verdiği Roan Kamp.
Breth artık Karus bölgesinin merkez şehri olmuştu. Klan liderleri ve şehrin ileri gelenleri haftada bir toplanıyor, ortaklaşa kararlar alarak uyguluyorlardı.
Bir süre sonra bazıları denizin karşı yakasını merak ederek oraya geçmek istediklerinde, idareciler buna karşı çıktılar. Karşı yakadaki eski akrabalarının onlara yaptıkları bir çoğu tarafından hatırlanıyordu ancak gençler inatçılıkla ısrar ediyorlardı. Bunun üzerine yöneticiler toplandı. Bir konsey oluşturdular ve karşı yakaya giderek eski bağlarını yeniden canlandırmak istediler.
Yirmi kişilik heyet El Morad bölgesine geldiklerinde karşılaştıkları köylüler çığlıklar atarak kaçtı. Askerler ve savaşçılar geldi. İnsana benzeyen bu yeşil derili, iri yarı ve güçlü yaratıklardan daha önce hiç görmemişlerdi.
Konsey üyeleri biz dostuz yöneticilerinizle görüşmeye geldik dediklerinde hepsi bu yaratıkların konuştuğuna hayret ettiler ancak hemen üzerlerine çullanıp ellerinden ve ayaklarından zincirlere vurdular.
Askerlerin başındaki Klan lideri, atının üzerinde El Morad’ın surlarına geldiğinde, bu olayın haberi çoktan duyulmuştu. Birçok insan ve konsül üyesi şehrin girişinde bekliyordu bile. Önlerinden geçirilen prangalı Karuslulara iğrenerek ve tiksinerek bakıyorlardı. İçlerinden bazıları kendi torunlarıydı ancak bunu bilenler bile onlardan yüzünü çeviriyordu.
Kent meydanındaki büyük Logos anıtı yakınında durduruldular. İtile, kakıla hepsi bir araya getirildi.
Kral Paul bir takım konuşan yaratıkların esir alınıp kente getirildiğini haber verdiklerinde, beyazlaşmış saçlarını taratmakla meşguldü. Hemen adamları ile birlikte saraydan çıkarak anıtın yanına gitti. "Patos’un yaratıkları artık konuşmayı mı öğrendi" diye konuştu.
Karus heyetinin başkanı Gringod, kan revan içerisinde güçlükle doğrularak, "Ey kral Paul. Ben senin hastalıklı diye kovduğun insanlardanım. Benim çocukluğum burada geçti ancak sen ve bu kendini beğenmiş halkın bizi dışladınız, bize eziyet ettiniz, bizi kovdunuz. Benim gibi hastalığa uğrayanlar ölmedik. Çocuklarımız ve onların çocukları doğdu. Bunun artık bir hastalık olmadığını gör. Bu bir lanet ve laneti getiren biz değiliz. Barış ve huzur içerisinde çocuklarımızın buraya girip çıkmasına izin vermenizi istemeye geldik" dedi.
Kendini beğenmiş bir konsül lordu hemen söze girdi. "Siz mi bizimle aynı nesildensiniz. Siz sadece pis, yeşil, ilkel yaratıktan başkası değilsiniz. Bir bize bak bir kendinize."
Heyet başkanı yine konuşarak, "bugün burada benim yerimde sende olabilirdin veya senin yanındaki lordlardan birisi de" ve eli ile etrafını işaret ederek "buradakilerden birisi de. Biz de bir zamanlar sizin durduğunuz yerdeydik. Bunu anlamıyor musunuz" dedi.
Kral Paul konsüle dönerek "Ne yapmamı istiyorsunuz" diye sordu.
Kovalım, öldürelim, parçalayıp kanallara atalım cevapları gelince şövalyelerine işaret etti ve "bunları ****ürün yakaladığınız yerde öldürün, cesetlerini de parçalara ayırıp nehire atın" emrini verdi.
Dragnon.... Yaşlı heyet üyesi, öldürülecekleri yere ****ürülürken yorgunluk ve ızdıraptan bayıldığı için şövalyeler öldü sanarak düştüğü yerde "bunu köpekler parçalasın biz şunları halledelim" diye gülüşerek bırakmışlardı.
Güçlükle doğrularak bir ağaca yaslandı. Karanlık yüzünden nerede olduğunu bilmiyordu. Biraz sola dönünce, dolunayın deniz üzerinde meydana getirdiği yansımayı fark ederek o yöne ilerledi."Karus'a kadar dayanmalıyım" diye düşünüyordu sadece.
Tuarekler yaşlı Dragnon’un anlattıkları karşısında silahlanmış ve Roan Kamp ta büyük gruplar halinde toplanmışlardı. En büyük klanın başkanı ve en itibarlı savaşçı yenilmez Masthar yüksekçe bir kayanın üzerinde, mızrağının ucunu sahilde demirlemiş heybetli Karus gemilerine doğru yönelterek bağırdı.
“Kardeşlerim, bugün bizi dışlayan, eziyet eden, öldüren ve sevgi ile uzattığımız eli kesip paramparça eden insanlara bedel günü. Bir tekiniz bile geri kaçarsa onu kendi ellerimle cezalandıracağım. Haydi”
Patos’un laneti o gün yerine geldi. İnsanlık artık bir daha birleşemeyecek gibi ikiye bölündü.
Logos mahzun gözlerini yarattıklarından kaçırarak gökyüzüne çevirdi.
El Morad ve Karus’un sonsuza kadar sürecek savaşı başladı.